Şu ana kadar, ABD ve İngiltere’nin karşılığı beklendiği gibi oldu. Aktarılan haberlere göre, cruise füzeleri ve yüksek irtifa bombardıman uçaklarının saldırılarına Taliban kontrolündeki bölgelerin (ülkenin büyük kısmı) dışında havadan gıda atılması -öyle şeffaf bir PR hareketi ki saklamaya gerek yok- eşlik ediyor. Saldırılar, gördüğümüz kadarıyla, muhtemelen protesto gösterileri korkusuyla Müslüman dünyasının tamamen dışında üsleniyor. Kesin bir tesbitte bulunabilmek için hâlâ çok erken, çok az bilgiye sahibiz. Ama, Kahire’deki hoşnutsuzluğu, Boston Globe’ın ‘Protestolar ve korku ABD saldırısını selamlıyor’ başlığıyla, Mısırlı bir garsonun “Seni besliyorum ve seni öldürüyorum. Bunu düşünmek bile beni delirtiyor” sözlerine yer vermesi ile anlayabiliyoruz.
ABD’nin Tony Blair aracılığıyla sunduğu kanıtların ne kadar zayıf olduğuna oldukça şaşırdım. Tarihteki en geniş uluslararası soruşturma çabasında, 11 Eylül saldırılarıyla bin Ladin arasında -benim kaynaklar olmadan kendi kendime speküle ettiğimden bile- çok az bağlantı bulunabildi. Bu durum, pek çok uzmanın tahminini destekler nitelikte: Yani saldırganlar, merkezi olmayan bir ‘ağ’a mensup; muhtemelen aralarında son derece sınırlı bir iletişim var ve bu ‘ağ’a nüfuz etmek çok zor.
Taliban karşısındaki suçlamaların, fiili bir gerçekliği yok: Eğer, şüphelenilen teröristleri barındırmak, bombalamayı gerektiren bir suçsa, ABD de dahil olmak üzere, dünyanın büyük bir bölümüne derhal harekat başlatılmalı. Bu yoruma bile gerek olmayacak derece de açıktır. Ayrıca, biz Taliban’ın müzakere ve bin Ladin’in teslim edilmesi tekliflerinin ciddi olup olmadığını bilmiyoruz, çünkü Batı dünyası, geleneksel bir tutumla bombalamayı tercih ederek bu teklifleri çok basit bir şekilde gözardı etti.
Geçmişteki sistematik düzmecilik kendi içinde acınacak düzeydedir, ancak bir kez daha gördüğümüz gibi, ciddi insani sonuçları vardır.
11 Eylül saldırılarından çok daha yıkıcı hareketlere maruz kalan diğer devletler tarafından izlenen hukuki araçlar hâlâ var. Bunların değerlendirmeye bile alınmaması çok çarpıcı. Uluslararası Adalet Divanı ve Güvenlik Konseyi’ne dayanarak alınan uygun ve tartışmasız emsal kararlardan bahsedildiğini bile duymadım: Orwell’i utanç içerisinde ağzı açık bırakacak tarihi revizyonizmin başarısı ve önemli bir ideolojik kazanım, bugünün başlıklarında gördüğümüz gibi…
Bombardımanın, ABD’nin talebiyle kapatılan Pakistan sınırının ve ilk gün itibariyle sadece havadan atılma yoluyla değil kamyon konvoylarıyla da sağlanabilecek olan -ki bunu kimse engellemedi- gıda yardımını yapmamanın sonucu, kaç tane zavallı ve masum Afgan’ın şu ana kadar öldüğünü tahmin etmek imkansız. Yürekten isterdim ki geleneksel davranış biçimlerinden sapmalarla bazı sürprizler olsun. Bu olmadıkça, Afgan halkının yakın geleceği çok ümitsiz görünüyor. Şiddet döngüsü benzer bir tutumla tırmanabilir, sonuçlarını ise tasarlamak bile hoş değil…
8 Ekim 2001
NTVMSNBC.COM’dan alınmıştır.