Terörist saldırılar büyüktü. Ama daha önce daha büyükleri de gerçekleştirilmişti. Örneğin Bill Clinton’ın herhangi bir gerekçe göstermeden Sudan’ı bombalaması, ilaç stoklarının yarısından fazlasını imha etmesi ve sayısız insanı öldürmesi gibi. Sudan’da öldürülen insan sayısı bilinmiyor çünkü ABD, Birleşmiş Milletler’in soruşturma yapmasını önledi ve kimse de arkasını takip etmedi. Hemen akla gelebilecek daha kötü durumları saymaya bile gerek yok.
Kurbanlar, emekçilerdi. Ama bunun dehşetengiz bir cinayet olduğuna kuşku yok. Kurbanların çoğu her zaman olduğu gibi çalışanlardı: Kapıcılar, sekreterler, itfaiyeciler vb. Bu Filistinliler ve diğer yoksul ve ezilen halklar için de yıkıcı bir darbe olacağa, ayrıca ülkede insan haklarına ve özgürlüklere kısıtlama getirilmesine yol açacağa benziyor.
Füze savunması
Bu olaylar ‘füze savunması’ projesinin aptallığını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Bugüne değin strateji yorumcularınca bıkıp usanılmadan açıkça ortaya konulduğu gibi, ABD’ye kitle imha silahları kullanmak da dahil büyük zarar vermek isteyenlerin bunu füzeyle saldırarak yapmaları gerekmiyordu.
Esasında önlenmesi olanaksız çok daha kolay yollar vardı. Ama büyük olasılıkla bugün meydana gelen olaylar bu sistemleri geliştirerek devreye sokmak yolunda istismar edilecek. Sağa verilmiş bir armağan, ‘savunma’ uzayın askerileştirilmesini örtmek amacıyla kullanılan ince bir kılıftır ve iyi bir reklamla en saçma sapan gerekçeler bile korkutulmuş bir halkı şöyle ya da böyle ikna edebilecektir.
Kısacası bu saldırı etki alanlarını denetim altında tutmak için güç kullanmayı bekleyen savaş kışkırtıcısı sağa verilmiş bir armağandır. Şimdilik ABD’nin girişmesi beklenen eylemleri ve bunun yol açacağı, Dünya Ticaret Merkezi’ne (World Trade Center, WTC) yönelik saldırılar türünden tepkileri bir yana bırakalım. Şimdi karşımızdaki olasılıklar bu saldırılar gerçekleşmezden öncekinden daha da korkunç.
Nasıl tepki göstermek gerektiğine gelince, yapabileceğimiz bir şey var. İçine düştüğümüz dehşeti ifade edebiliriz, bu cinayete neyin yol açmış olabileceğini anlamaya çalışabiliriz. Bu, benzer işlere kalkışabilecek olanların zihinlerinden neyin geçtiğini anlamamıza yardımcı olur. Eğer bu yolu seçecek olursak uzun yıllar bölgede kalarak benzersiz haberlere imza atmış olan Robert Fisk’e kulak kabartmamız yeter.
Bir seçim yapmak gerek
Fisk, ‘ezilmiş ve aşağılanmış bir halkın acımasızlığı’nı tanımladıktan sonra “Önümüzdeki günlerde inanmamız isteneceği gibi bu demokrasinin teröre karşı savaşı değildir,” diyordu. “Bu aynı zamanda Amerikan füzelerinin Filistinlilerin evlerini başlarına yıktığı, ABD helikopterlerinin 1996’da bir Lübnan cankurtaranına füze yolladığı, Amerikan bombalarının Kana köyünü yerle bir ettiği ve Amerika’nın müttefiki İsrail’in besleyip giydirdiği Lübnan milislerinin mülteci kamplarına dalıp önlerine gelen herkesin ırzına geçip katlettikleri bir savaştır.” Ve bunun gibi pek çok şey anlatıyor Fisk.
Bir kez daha tekrarlamak gerekirse, bir seçim yapmamız gerek: Anlamaya çalışabilir ya da çalışmayabiliriz. İkincisini yaparsak bizi bekleyen çok daha kötü şeylere katkıda bulunmuş olacağız.
NOAM CHOMSKY
13/09/2001 tarihli Noam Chomsky makalesi, 15/09/2001 tarihli Radikal gazetesinden alınmıştır.